3 Ekim 2020 Cumartesi

ARŞİV | Fenerbahçe Beko - Kızılyıldız

(3 Ekim 2020 tarihinde yazılmıştır.)

EuroLeague sezonunun ilk maçını kazandık. Bu seviyede bir takımla daha önce oynamadığımız için maç takımı test etme amacına da hizmet ediyordu. Bu maçta yaptıklarımızdan elde edeceğimiz geri bildirimler ligin ilerleyen dönemlerinde (ilerlerse tabii) işe yarayacaktır. Açılış maçını makul bir skorla geçerek psikolojik olarak iyi başlamak yeni Fenerbahçe için çok değerli. Umarım sezonun devamı ile daha da güzel oyunlar, daha güzel skorlar olur.

İlk periyotla beraber maça girelim. Maça Brown-De Colo-Ulanovas-Barthel-Vesely beşiyle başladık. Gayet iyi bir başlangıç beşi olduğunu söyleyebiliriz ilk etapta. Maça sağlam başlamak her zaman önemlidir ve bizim de dengeli beşimiz bu. Leo sakatlığı nedeniyle oynamadığı için kadrodan bir beş yazılacak olsa yine bu isimler yazılırdı. Maça De Colo'nun yönettiği hücumlarla başladık, oyun akışını ona bağlayarak hem sahadaki hata payını azaltmak hem de daha planlı hücum etmeye çalışıyoruz diye düşünüyorum. Başlangıçta Ulanovas'ı sık sık topla buluşturarak verim almaya çalıştık ve başarılı olduk. Periyot sonuna doğru Bobby'nin rakibin daldığı anda üçlükleri atması da önemli bir opsiyon oldu. Bulunan 24 sayıya baktığımızda çok hücum edemedik, aktif savunmalar yaparak temelde iyi bir iş çıkarsak da attığımıza karşılık 20 yemek pek tatmin edici olmadı. Buna rağmen rakibe istediğimiz tarzı kabul ettirmiş olduk.

İkinci periyotta daha çok savunmaya önem veren bir başlangıç yaptık, Pierre ve Hamilton hamleleri direnci artırdı savunmalarda. Koç Kokoskov başlarda durum istediği gibi gitmeyince molaya başvurdu, mola dönüşünde hücumda kıpırdanmalar yaşandı fakat bir süre sonra oyun kitlendi. Yemiyorduk ama atamıyorduk da. Yaklaşık 4 dakika şutun girmediği bir oyun oynandı sahada. Bunu da De Colo ile Brown'ın yaptıkları organizasyonla çözdük. Bu noktadan sonra oyun biraz daha kendini buldu. 18-10'luk çeyrek skoru savunmaya bakıldığında iyi, hücumda ise lig şartlarına göre iyi ama bizim şartlara göre pek de iyi olmadı. Oradaki durgunluktan çıkmamıza yardımcı olan Lorenzo Brown oldu biraz daha. Ne olursa olsun 42-30 ile soyunma odasına gitmek maç bazında iyi bir sonuç.

Üçüncü periyot da biraz kısır geçti. İlk iki dakika içinde 3 hücumda 6 sayı bulunca rakibi molaya götürdük. Mola dönüşü takımlar birer hücumdan sayı çıkardıktan sonra oyun yine kilitlendi. Dışarıdan skor bulmayı amaçladık ama pek istediğimiz olmadı. Burada Bobby oyunu açan isim oldu, Vesely de katkı sundu elbette. Periyot sonunda 16 saniye kala top rakipteyken faulleri kullanarak rakibi bozmak iyi oldu, geçen sene faul yönetimi de sıkıntılı bir konuydu. Çok yemeden çok atmadan periyodu 57-41 bitirdik. Geçen sezonun üçüncü periyotları gibi verimsiz skor performansı olsa da kafaların hücumda kalmaması ve rakibin istediği gibi oynamaması takımın olumlu kafa yapısının göstergesi.

Son periyot ise skorlu geçti. 1:30'luk süreyi atamadan 5 sayı yiyerek geçince yine Kokoskov'un müdahale molası geldi. Mola sonrası reaksiyon iyiydi, oyun sıkışır gibi olduğunda Vesely ile skorları ve çözümü bulduk. Jordan Lloyd ritmi yakalasa da sahanın diğer tarafında istediğimiz hücumları yapınca sayı farkının verdiği rahatlıkla birlikte sonuca gitmeyi başardık. Bu noktada bağımsız hücum yönetimi lüksünü dibine kadar kullandık.

İlk maç itibariyle istediğimiz oyunu bir anlamda sergiledik ama her şeyi tam anlamıyla yapabildik diyemeyiz. Oyunun belirli anlarında çok tutuk hücumlar ettik, bu pek iyi değil. İyi olan taraf ise hücum performansından bağımsız bir savunma performansı izlememiz, önceki senelerde hücumun kötü olması savunmaya doğrudan etkiliydi. Bu noktada takım mantalitesinin Avrupa tarzından çok NBA tarzına döndüğünü söyleyebiliriz diye düşünüyorum. Elbette hızlı hücumlara tanınan serbestlik de savunmada top için yapılacak mücadeleyi daha anlamlı kılıyor. Maç içinde rakibimizi yıpratan en önemli durumlardan biri de top kayıpları oldu, hataya iyi zorladık bence. Kokoskov'un da aklındaki aslında bu, basit ve net skorlarla ekstra sayılara çok önem veriyor koç. Obradovic'in mantığında iyi savunma hücum kurgusunda uygulama sırasında oyuncuları daha rahatlatırken Kokoskov iyi savunmanın açık sahada tanıyacağı fırsatlarla atılacak kolay sayıları düşünüyor. Bu da ilerleyen maçlarda hızlı hücum kalitemizi artırmamız gerektiğini gösteriyor.

Maçın devre arasında Kokoskov daha basit oynamamız gerektiğine değindi. Maç içinde birçok hücumda çok daha temel oyunlar ve paslarla sonuca gitmeyi düşündük, fakat bazı hücumlarda da şartları biraz zorladık. Gelişim evresinde tercihler de evrilecektir. Diğer yandan Eddie ve Melih'in beraber oynayacağı sisteme çok eğilmedik bu maçta. Hücumda biraz daha kısıtlı uygulamalar oldu. Aslında bu da daha yapılabilecek çok işin olduğunu gösteriyor. Fenerbahçe bu sezon gözümüzün önünde gelişen bir takım olacak.

Maçın adamı bana göre De Colo oldu. Klasik "De Colo atsın" kalıbından çok hücumda karar verme kısmında etkin gözüktü, savunmada da yüksek motivasyonla rakibi top kayıplarına zorladı. Takımın yapısal olarak çevresinde kurulması daha özgüvenli bir De Colo'yu da beraberinde getirmiş. Lorenzo da dün biraz daha skor yükünü çekecek bir oyun oynadı, alışkanlıkları kaynaklı top kayıpları oldu yine de. Vesely, Barthel ve Ulanovas'ı oynadıkları sürelerde beğendim. Ulanovas biraz zorladı ama oyun kurgusunda doğru şutları attı. Vesely iki yönde de iyiydi, Barthel de özellikle savunmada iyi işler yapıyor. Bobby yaşına rağmen çok büyük katkı verdi. Hamilton ve Pierre savunmada kötü değillerdi, hücumdaysa bence daha tecrübe edinmeliler. Eddie'yi pek istediğimiz şekilde kullanamadık, elbette onun da zamanı gelecektir. Dediğim gibi gelişmek için daha yol var.

Bu hafta Efes ile oynayacak Fenerbahçe. Efes sezona iyi başlamadı ve Larkin oynayacak mı pek belli değil gibi. Buna rağmen mücadele güzel olacaktır. Net bir tahmin yapmak istemiyorum ama Fenerbahçe takım havasına daha iyi girmiş gibi. Umarım güzel bir oyun ve istenen sonuç alınır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder